15 YAŞINDAN KÜÇÜKLERİN ŞİKAYET HAKKI

     5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.73 uyarınca şikayete tabi suçlarda fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içerisinde şikayette bulunulabileceği belirtilmiş olup 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m 158 uyarınca da şikayetin kural olarak Cumhuriyet Başsavcılıklarına veya adli kolluk makamlarına yapılabileceği düzenlenmiştir.
     Her ne kadar süre ve merci net olarak belirtilmiş olsa da mevzuatımızda kimlerin şikayet hakkına sahip olduğu açık bir şekilde belirtilmemiştir ancak CMK m 273'den kıyasen ' Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ve son olarak da malen sorumlu olanların' şikayet hakkına sahip oldukları anlaşılmaktadır.
Şikayet müessesesi ile ilgili tartışma konularından bir tanesi de çocukların şikayet hakkını kendilerinini mi velilerinin mi yoksa müdafi/vekillerinin mi kullanacağı hususudur.Bilindiği üzere  5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ( m 31) çocukları üçe ayırmış olup;
  1. 12 yaşını tamamlamamış çocukların ceza sorumluluğunun olmadığını
  2. 12 yaşını tamamlamış 15 yaşını tamamlamamış çocuklar bakımından ' fiillerinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilip algılayamadıkları ve davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin yeterince gelişip gelişmediği' hususunun araştırılarak , fiillerinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabiliyorlar ise ceza sorumluluğunu yetişkinlere göre hafifleterek var olduğu, algılayamadıkları takdirde ceza sorumluluklarının olmadığı,
  3. 15 yaşını tamamlamış  çocuklar açısından ise hafifletilmiş bir ceza sorumluluğu kabul edilmiştir.
     Yukarıda bahsettiğimiz ayrım ceza sorumluluğu bakımından bir ayrım olup, çocukların şikayet haklarıyla ilgili bir ayrım yapılmamıştır.

15 YAŞINDAN KÜÇÜKLERİN ŞİKAYET HAKKI

Yargıtay 9.CD. 2009/3273 E. 2011/98 K. sayılı kararında ;
     Sanığa atılı suçun 5237 sayılı TCK'nın 89/5. maddesi uyarınca takibinin şikayete bağlı hale gelmesi ve suç tarihinde 15 yaşından küçük olan mağdurun babası Osman'ın 13.02.2004 tarihli kolluk beyanında sanıktan şikayetçi olmadığını bildirmesi ve mağdur Yasemin'in 14.06.2004 tarihli oturumda şikayetçi olduğunu beyan etmesi karşısında; mağdurun nüfus kaydı getirtilerek taksirle yaralama suçunda şikayet hakkını kullanabilmesi bakımından ayırt etme gücüne sahip olup olmadığına dair rapor aldırıldıktan sonra, ayırt etme gücüne sahip olmadığının anlaşılması halinde sanık hakkındaki davanın şikayet yokluğundan düşürülmesi, ayırt etme gücüne sahip olması halinde ise yargılamaya devamla sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı (BOZULMASINA), 18.01.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 12.CD. 2015/8955 E. 2015/18739 K. sayılı kararında;
..................Mahalli Cumhuriyet savcısının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
     Dosya kapsamına göre; sanığın yönetimindeki otomobille karşı yön taşıt trafiğini kontrol etmeden, önündeki aracı sollamak üzere hatalı ve tehlikeli biçimde yolun karşı yön bölümüne geçerek, karşı istikamette kendi şeridinde ilerleyen 15 yaşındaki mağdur M.. U..'un idaresindeki elektrikli bisiklete çarpıp, mağdurun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu olayda,
Sanığa isnat edilen TCK'nın 89/1. maddesindeki taksirle yaralama suçunun aynı Kanun'un 89/5. maddesi gereğince soruşturulmasının ve kovuşturulmasının şikayete tabi olduğu, sezgin küçüklerin kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarını kullanmada 4721 sayılı Kanun'un 13 ve 16. maddeleri ile 15.04.1942 gün ve 14/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, CMK'nın 234. maddesi hükmü de nazara alınmak suretiyle küçüğün haklarını koruyucu şekilde yorumlanması gerektiği, suç tarihi itibariyle 15 yaşını tamamlamış olan mağdurun, yaşı itibariyle kendi adına müstakilen şikayet hakkını kullanma olanağının bulunduğu ve gerek kolluk görevlilerince gerek duruşmada vekil hazır edilerek alınan beyanlarında sanıktan şikayetçi olduğunu ifade ettiği nazara alınıp, soruşturmada ve kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmesinden dolayı yargılamaya devamla davanın esası hakkında bir hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, mağdurun kanuni temsilcisi olan babasının 24.12.2014 tarihli duruşmadaki vazgeçme beyanına dayalı olarak yazılı şekilde düşme kararı verilmesi, kanuna aykırı....

     Yargıtay 12.CD. 2015/10479 E., 2O15/18756 K. sayılı kararında;
...........4721 sayılı Türk Medeni Kanununun fiil ehliyetine ilişkin hükümleri gözden geçirildiğinde, şu şekilde hükümler bulunduğu görülmektedir.
1-Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti bulunmamaktadır. (m.14)
2- Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmayacaktır. (m.15)
3-Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler, ancak karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir. Bunun yanında ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar haksız fiillerinden sorumludurlar. (m. 16)
Katılmanın niteliği itibariyle şahsa sıkı surette bağlı haklardan olması ve Türk Medeni Kanunun anılan hükümleri birlikte gözetildiğinde; suçun mağduru olan küçük veya kısıtlı, ayırt etme gücüne sahip ise davaya katılma veya katılmama noktasında iradesine bakılacak kişi mağdurun bizzat kendisi olup, gerek kanuni temsilcisinin gerek görevlendirilen vekilin bu konudaki beyanının bir önemi olmayacaktır. Ancak suçun mağduru olan küçük veya kısıtlı ayırt etme gücüne sahip değil ise, katılma ile ilgili kendisinin iradesinin önemi bulunmamaktadır. Böyle bir halde, katılma konusundaki haklarını onun yerine kanuni temsilcisi kullanabilecektir.
     Nitekim 15.04.1942 gün ve 14-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve Ceza Genel Kurulunun 15.02.1972 gün ve 43-50 ile 02.03.2004 gün ve 44-58 sayılı kararlarında; "ayırt etme gücüne sahip (sezgin) küçüklerin doğrudan doğruya kişiliklerine karşı işlenmiş bulunan suçlardan dolayı dava ve şikâyet hakkına sahip oldukları" sonucuna ulaşılmıştır.


     SONUÇ OLARAK
     Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 15.02.1972 gün ve 43-50 ile 02.03.2004 gün ve 44-58 sayılı kararlarında ve 12. ve 9. Ceza Dairelerinin yukarıdaki kararlarında varılan ortak nokta; şikayet hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu, küçüğü koruyucu nitelikte yorum yapılması gerektiği ve nihayetinde ayırtım gücüne sahip(sezgin) küçüklerin şikayet hakkını kendi başlarına kullanabileceğidir.
     Ancak belirtilmesi gereken bir diğer husus ise 15 yaşından küçük ve ayırtım gücüne sahip küçüklerin kendilerine karşı işlenen suçlara rıza gösteremeyecekleridir çünkü hukuka uygunluk sebeplerinden olan rıza, ancak kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olduğu takdirde sonuç doğurabilir ve TCK 103/1-a maddesinde de 15 yaşın altındaki küçüklerin rızalarına geçerlilik tanımamıştır , Yargıtay kararlarında çocukları koruyucu yorum yapılmakta çocukların kendi vücut bütünlükleri üzerinde mutlak tasarruf hakları olmadığından sezgin dahi olsalar, 15 yaşını tamamlamamış küçüklerin kendilerine karşı işlenen eylemlere rıza gösteremeyecekleri belirtilmektedir.(Yargıtay Ceza Genel Kurulu: 2014/368 E. , 2015/266 K. :
.... sanığın bir süredir duygusal arkadaşlık yaptığı 15 yaşından küçük mağdureyi kendi rızası dahilinde evinde alıkoymak eyleminde, mağdurenin rızası hukuken üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmadığından hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemeyecektir.           Dolayısıyla 15 yaşından küçük mağdurenin rızasıyla bile gerçekleşmiş olsa bu eylem TCK'nun 109/1, 109/3-f, 109/5. maddelerinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmaktadır.
     Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece mağdurenin sanıkla gönüllü olarak kaçması, sanığın mağdureye yönelik hukuka aykırı herhangi bir eyleminin olmaması gerekçeleriyle eylemin çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu oluşturduğundan bahisle bozulmasına karar verilmesi isabetli değildir.)

KAYNAKÇA:
-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
-5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
-Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 15.02.1972 gün ve 43-50 sayılı kararı
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 02.03.2004 gün ve 44-58 sayılı kararı
-Yargıtay 12.CD. 2015/10479 E., 2O15/18756 K. sayılı kararı
-Yargıtay 9.CD. 2009/3273 E. 2011/98 K. sayılı kararı
-Yargıtay 12.CD. 2015/8955 E. 2015/18739 K. sayılı kararı
-Yargıtay Ceza Genel Kurulu: 2014/368 E 2015/266 Karar sayılı kararı (emsal.yargitay.gov.tr adresinde '15 yaş rıza cinsel istismar'şeklinde aratıldığında ulaşılabilir)

Hiç yorum yok: